31 Ekim 2010 Pazar

Borçtan Kurtulma Duası


Sual: Borçtan kurtulma duası var mıdır?
CEVAP
Muteber kitaplardan alınan borç duaları, internet sitemizde yazılıdır. Bunlardan bir tanesini bildiren bir hadis-i şerif:
(Ya Muâz! Bu duayı okursan, Uhud Dağı kadar borcun olsa da, Allah onu ödemek nasip eder: Allahümme mâlikel-mülki tü’til-mülke men teşâü ve tenziül-mülke mimmen teşâü ve tüizzü men teşâü ve tüzillü men teşâü bi-yedikel-hayr inneke alâ külli şey’in kadîr. Tûlicul-leyle fin-nehâri ve tûlicün-nehâre fil-leyli ve tühricul-hayye minel meyyiti ve tühricul-meyyite minel-hayyi ve terzuku men teşâü bi-gayri hisâb. [Buraya kadar olan kısım, Âl-i İmran sûresinin 26-27. âyetleridir. Aslına bakarak okumalı.] 
Rahmened-dünyâ vel-âhireti ve rahîmehümâ tu’tîhimâ men teşâü ve temneu min-hümâ men teşâü, irhamnî rahmeten tu’nînî bihâ ammen sivâke.) [Taberanî]

Siyah Yüzlü Saad

Yüzü simsiyahtı. Ama kendisi boyamamıştı ki! Kaldı ki, kalbi bembeyazdı. Buna rağmen onu basite alanlar vardı.

Dedi ki:

'Ya ResûlAllah, yüzümün siyahlığı cennete girmeme mani midir? '

'Asla! '

'O halde beni niçin insanlar hor görüyorlar, kimse bana niçin kızını vermiyor? '

'Amir bin Veheb’in evine git ve Resûlullah selamı var, kerimeni bana nikahlamanı emretti” de.

Siyah yüzlü genç hemen adrestedir. Kızın yanında babaya selamı aynen tebliğ eder ve teklifi de açıkça anlatır.

Baba kızgın, hemen reddeder. Ancak, teklifi dinleyen kızcağız babasını ikaz eder:

'Babacığım, vahiy gelir de sonra seni mahcup eder. Ne biliyorsun bu olayı Rabbimin emretmediğini?
Efendimiz (s.a.v.) ’ in o emri tebliğ buyurmadığını? Hemen git, Resûlullah’ tan özür dile ve beni o gence nikâhla. Resûlullah’ ın uygun bulduğunu ben de uygun bulurum.

Kızının ikazıyla mescide koşan baba özür diler:

'Söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordum. Demek ki doğruymuş. Kızımı verdim. Şu anda nikahlısıdır.

Efendimizin gence emri:

'Git, evini hazırla, aile oturacak şekilde döşe.'

'Benim ev döşeyecek tek dirhemim bile yok! ..'

'Öyle ise Ali’ ye, Osman’a, Abdurrahman bin Avf’a git. Onlar sana ikişer yüz dirhem versinler.'

Uçarcasına gider. Onların her biri, emredilenden fazla yardımda bulunurlar ve sıra çarşının yolunu tutmaya gelmiştir. Bir ev hazırlamak için gerekli para elde mevcut. Hele zevcesi, ümidinin de üstünde bir azizedir âdeta...

Çarşı yolunda hızla giderken kulağına bir ses gelir. Önce anlayamaz, duraklar ve nefesi kesilircesine dinler.
Evet, evet yanlış anlamamıştır, doğrudur. Ses herkese ilan etmektedir:

'Ey kendini Allah’ a asker bilen Müslümanlar!

Derhal atınıza binin, cihada yönelin. Ordu mescidin dışında beklemektedir. Siz böyle gün için varsınız dünyada! Düşman ani baskın yapacak!

Şimdi ne olacak? .. Cihada mı gitsin, evlenmeye mi? .. Yönünü hemen değiştirir, demirciler çarşısına gider.
İlk işi bir kılıç, sonra bir zırh, daha sonra da bir at almak olur. Elindeki paranın hepsini de harcamıştır. Ama cihad için lazım olan silahını da tamamlamıştır...

Sıçradığı atının üzerinde kuş gibi uçar, bekleyen orduya toz duman içinde karışır.

'Bu genç, herhalde Bahreyn’ den gelen biridir, derler. Ancak onun siyahlığını fark eden Resûlullah Aleyhisselam:

'Sen Saad mısın? ' buyurur.

'Evet,' deyince de dua eder:

'Ceddine saadetler! ..'

Kumlu çöllerden geçilir, tozlu yollardan gidilir ve nihayet düşmanla müthiş bir savaş başlar... Herkes cesaretle ileri atılır. Ama içlerinden biri herkesten de cesaretle atılır; saldırdığı tarafın adamlarını sağa sola püskürtür.
Neden sonra meydan sakinleşir, düşman kaçmış, müşrikler yok olmuşlardır.

Şehitler tespit edilirken, bir ses:

'Allahü Ekber! Evlenmek üzere olan Saad da şehit! '

Efendimiz onun cesedi başına gelir, mahzun şekilde bakar:

'Seni Havz-ı Kevserimin başında bekleyeceğim! '

Bir hayret nidası daha:

'Allahü Ekber! '

Sonra döner, oradakilere hitap eder:

'Kılıcını, mızrağını ve atını alın, kendisini gönüllü olarak isteyen kızcağıza verin.

Babasına da deyin ki:

'Kızını vermekte tereddüt ettiğin siyah yüzlü gence, Allahü Teâla cennet hurilerini lâyık gördü!

Tevbe İstiğfar Etmek


Kur’an-ı kerimde Nasr suresinde mealen, (Eğer siz Allahü teâlâya tevbe istiğfar ederseniz mutlaka onu affedici bulursunuz)buyuruluyor.
Dıhye-i Kelbî hazretleri, daha Müslüman olmadan önce, yüksek ahlak sahibiydi, cömertti, çok da güzeldi. Peygamber efendimizi seviyor, sohbetlerine de geliyordu, fakat Peygamber efendimiz tarafından Müslümanlık teklif edildiği zaman, (İnşallah o zaman da gelir, ben zaten sizi seviyorum) derdi. Bir gün kendisi gelip, (Müslüman olmak istiyorum) dedi. Orada bir bayram havası esti. Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram çok sevindiler. Kelime-i şehadet getirirken hüngür hüngür ağlamaya başladı. Resulullah efendimiz, niçin ağladığını sordu.
- Ya Resulallah, ben çok büyük günah işledim, acaba Allah benim bu günahımı affeder mi?
- Günahın nedir?
- Ben kız çocuğumu diri diri gömmüştüm, onun ağlaması gözümün önüne geldi.
O anda, Cebrail aleyhisselam geldi ve Allahü teâlânın, (O daha “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah” derken, kızını öldürme günahı dâhil, bütün günahlarını affettim) buyurduğunu bildirdi. Peygamber efendimiz Eshab-ı kirama dönüp buyurdu ki:
(Bu kardeşiniz bir defa “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah” demekle affa uğradığına göre, bunu tekrar tekrar söyleyenler elbette affolur. Ancak bunun iki şartı vardır:
1- Yalan söylememeli. Çünkü müminde, imanla yalan bir arada olmaz.
2- Ne iş yaparsa yapsın, Rabbimizin rızası için yapmalı, ihlâslı olmalı.)
Demek ki Allahü teâlâ, doğru söyleyip ihlâsla amel edenin bütün günahlarını, kelime-i tevhid söylediği anda affediyor.
Kur’an-ı kerimde mealen, (Yunus aleyhisselam, “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn” duasını okuyup kurtuldu)buyuruluyor. Peygamber efendimiz de, (Dert bela gelince, Yunus aleyhisselamın bu duasını okuyanı, Allahü teâlâ muhakkak kurtarır)buyuruyor.
(“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” okumanın 99 faydası vardır. En hafifi, kederi ve sıkıntıyı giderir) hadis-i şerifi bir müjdedir. Çünkü şimdi bizi en çok bunaltan, bu keder ve sıkıntıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri, her gün, başında ve sonunda 100 salevat okuyarak, bunu 500 kere okurmuş. Bir kimse, bu büyük zatın kitabında yazılı olduğunu düşünerek okursa, o zat okumuş gibi tesirli olur.

Allah Cezasını Versin Demek


Sual: Kötülük eden, zulmeden kimseleri Allah'a havale etmek, (Allah bunun cezasını versin demek) caiz midir?

CEVAP
Evet, caizdir. (İslam Ahlakı) 

Sol Elle Yiyip İçmek


Sual: (Sağ elle yiyip için, çünkü şeytan, sol eliyle yiyip içer) mealindeki hadise göre sol elle yiyip içmek günah mıdır?

CEVAP
Peygamber efendimizin, ibadet olarak değil de âdet olarak devamlı yaptığı işlere, zevaid yani âdete bağlı sünnetler denir. Zevaid sünnetleri terk etmek mekruh değildir. Resulullah'ın giyiniş şekli, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi şeyler, sünnet-i zevaiddir. (Redd-ül-muhtar)
Demek ki, sol elle yiyip içmek mekruh değildir. Kasten, özürsüz sol elle yemek sünnete aykırı olur. Unutarak veya bir mazeretle yenirse, mahzuru olmaz. Sağ el meşgulken, sol elle de yenip içilebilir. Çünkü Peygamber efendimiz de, ekmeği sağ eliyle alır, sonra karpuzu sol eliyle yerdi. (Şir'a)

30 Ekim 2010 Cumartesi

Duvara Resim Asmak


Sual: Evinin duvarlarında insan veya hayvan resmi bulunan bir kimse, bizi yemeğe davet etse, gitmek uygun mudur?

CEVAP
Duvarında insan veya hayvan resmi olan eve, zaruretsiz gidilmez.(İhya-ül-ulum)

İhtiyacını Söylemek



Sual: (İhtiyaçları insanlara bildirmemeli) deniyor. Bildirilmeyince ihtiyacımız nasıl karşılanır?


CEVAP
Burada, ihtiyaçların karşılanmasını Allahü teâlâdan değil de, insanlardan beklemek kastediliyor. Yani sebebe yapışmak için, ihtiyacımızı başkasına bildirsek de, yine ona değil Allahü teâlâya güvenmek ve Ondan beklemek gerekir. Hadis-i şerifte, (İnsan, ihtiyaçlarını, Allah’a havale ederse, ihtiyaçlarını [meydana getirecek sebepleri] ihsan eder) buyuruldu. Mesela, herkesin ona merhamet ve hizmet etmesini temin eder, böylece ihtiyaçları görülmüş olur. Başka bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsan, ümit bağladığı yere havale edilir. Eğer Allah’tan başkasına ümit bağlamazsa, Allahü teâlâ da onun işini kendi üzerine alır, başkasına havale etmez.) [Hâkim]
Kim Allah içinse, Allah da onun içindir. Allahü teâlâ, her işte rıza-i ilahiyi düşüneni kendi himayesine alır. İnsanların rızasını gözetip, Rabbimizin rızasına uymayanların işini insanlara bırakır.
Yahya bin Muaz-ı Razi hazretleri buyuruyor ki: İnsanlar seni, Allah’ı sevdiğin kadar sever. Allah’tan korktuğun kadar, senden korkarlar. Allah’a itaat ettiğin kadar, sana itaat ederler. Ona itaatin nispetinde, sana hizmet ederler. Hülasa, her işin, Onun için olsun! Yoksa hiçbir işinin faydası olmaz. Hep kendini düşünme! Allahü teâlâdan başka, kimseye güvenme!

Ücretsiz İş Yaptırmak


Sual: Birine ücretsiz iş yaptırmak veya ondan hediye istemek uygun mudur?

CEVAP
Uygun değildir. Bir hadis-i şerifte, (İhtiyacını insanlara açan, ihtiyaçtan kurtulamaz. Allah'a arz ederse, ihtiyaçtan kurtulur)buyuruluyor. (Hâkim)

İmam Selam Verirken


Sual: İmam, namazı bitirip sağına, soluna selam verirken, iki selamda da sesini aynı tonda mı söylemesi gerekir?

CEVAP
Hayır, birinci selamı biraz yüksek, ikinci selamı biraz daha yavaş sesle söyler.
İmamın ikinci selamı, birinciden daha yavaş sesle söylemesi sünnettir. (İbni Âbidin, Nimet-i İslâm)

Horoz Dövüşü, Boks ve Sirk


Sual: Horoz ve deve dövüşü, boğa güreşlerini ve boks maçlarını seyretmek, sirke gitmek günah mıdır? Cambaz seyretmek gibi, hayvanat bahçesini de ziyaret etmek günah olur mu?
CEVAP
Horoz ve deve dövüşleriyle boğa güreşleri, hayvanlara zulüm olduğu için günahtır. Boğa güreşlerinde insan da ölebiliyor. İnsanları dövüştürmek de günahtır. Avret yerlerinin açık olması da, bir başka günah oluyor. Boksta insanın veya canlının yüzüne vurmak da günahtır. Sirklerde de, genelde tehlikeli gösteriler, cambazlıklar yapılıyor. Sirke gitmek, bu gösterileri tasvip etmek demektir. Bu günah olan şeyleri seyretmek de günahtır, çünkü din kitaplarında deniyor ki:
Cambaz ipten düşüp ölürse, seyirciler de günaha girer, çünkü onlar seyretmeselerdi, cambaz, tehlikeli gösteriler yapmaz ve ipten düşüp ölmezdi. Öldürülen kimse, eceli geldiği için ölürse de, öldüren veya ölümüne sebep olan kimse de, cezasını görür. (S. Ebediyye)
Yabani hayvanları kafese koymak, hapsetmek mesela bir aslanı, bir fili veya bir ayıyı ormandan alıp dar bir yere koymak hayvana zulüm olur. Onları seyretmek için gösterildiği yerlere giden, bu zulmü tasvip etmiş sayılır. Eğer hiç kimse seyretmeye gelmese, o hayvanları oraya hapsetmezlerdi. Onların hapsine seyirciler sebep oluyor. Dinimiz, (Günaha sebep olmak, günah işlemek gibidir) buyuruyor. Günah işlenen ortamlardan sakınmalıdır.

29 Ekim 2010 Cuma

Namazda Okuyamayan

Sual: Hastalıktan veya ağza aldığı ilaçtan dolayı namazda sure ve dua okuyamayan ne yapar?
CEVAP
Böyle sebeplerle okuyamayan, okumadan kılar. (Halebî-yi kebir)

Yazıya veya Saate Karşı Namaz Kılmak

Sual: Kıble istikametindeki duvarda, Latin harfleriyle yazılmış, okunacak kadar büyük yazılar, levhalar, saat, takvim veya kitap olsa, bu yazılara karşı namaz kılmak mekruh olur mu?
CEVAP
Karışımızdaki bu yazılar, namazı mekruh etmez, fakat huşuyu bozabilir. Yazının ne olduğu ve saatin kaça geldiği anlaşılınca namaz mekruh olur. Göze rastlarsa, saatin kaç olduğu görülse veya yazı anlaşılsa mekruh olmaz. Çünkü namaz kılan, bunları okumamış, gözüne rastlamıştır. Gözüyle okuyup anlarsa mekruh olur. Huşuya mani olmamak için kıble istikametine yazı koymamalıdır.

Bozulan Dinler

Sual: İslamiyet gelmeden önce Hicaz’daki insanların, mesela Peygamber efendimizin mübarek ana babalarının, İbrahim aleyhisselamın dini üzerine oldukları kitaplarda yazılıdır. Niye İsa aleyhisselamın veya Musa aleyhisselamın diniyle değil de, bunlardan önce gelen İbrahim aleyhisselamın diniyle amel ediliyordu?
CEVAP
Bunun iki sebebi var:
1- Hazret-i Âdem’den beri gelen dinlerde, dinin adı, gönderilen peygamberin adıyla söylenirdi. Mesela, Hazret-i Musa’nın dinine Musevilik, Hazret-i İsa’nın dinine İsevilik denirdi. Her peygamber, bir bölgeye, bir kavme gelirdi. O bölgenin, o kavmin peygamberi olurdu. Mesela Hindistan’a gönderilen bir peygamber, Amerika’daki veya Afrika’daki insanlara peygamber olarak gönderilmiyordu. Her ülkenin peygamberi ayrıydı. İslamiyet ise, cihanşümul [evrensel] olarak geldi. Bir bölgeye, bir ırka değil, bütün insanlığa, bütün dünyaya geldi.
Hicaz halkı bu yüzden Musa aleyhisselamın veya İsa aleyhisselamın dinine tâbi olmadılar, İbrahim aleyhisselamın dini üzerine devam ettiler.
2- İkinci bir sebep de, az da olsa, Musevilik Yahudilik olarak, İsevilik de, Hristiyanlık olarak Hicaz’a ulaştığında, bunları incelediler, bozuk olduğunu gördüler. Dini bilen insanlar, (Hak din böyle olmaz) dediler. Bu yüzden Hicaz halkı gibi, Peygamber efendimizin annesi ve babası da, İbrahim aleyhisselamın dinindeydi. Daha sonra diriltilerek, Muhammed aleyhisselamın ümmetinden de oldular. Bu konudaki hadis-i şerif, Kurtubi’den naklen İbni Hacer-i Mekki hazretlerinin Nimet-ül-kübra kitabında da yazılıdır.

Nazar haktır

Sual: Nazar hak değil mi?

CEVAP
Nazar haktır. Beğenerek, imrenerek veya kıskanarak bakılan şeylere nazar değer. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Nazar haktır.) [Müslim]
(Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.) [İbni Adiy]
(İnsanların yarısı nazardan ölür.) [Taberani]
(Hoşa giden bir şeyi görünce, “Mâşâallah la kuvvete illa billah” denirse o şeye nazar değemez.) [Beyheki, İbni Sünni]
Görülmeyen şeylere yok demek, bugünkü bilime de aykırıdır. Günümüzde, aletlerden çıkan şuaların iş yaptığı tespit edilmiştir. Mesela, TV’yi çalıştıran, kanallarını değiştiren veya arabaları açan kumandalar vardır. Onlardan çıkan şualar, iş yapmaktadır. Lazer denilen şualarla ameliyatlar yapılmaktadır. Bunlar gibi, gözden çıkan ve mahiyeti tam açıklanmayan şualardan da nazar değerek, bakılan şey zarar görebilir. Göremediğimiz şeylere yok demek ise, çok cahilce bir sözdür.

28 Ekim 2010 Perşembe

Kur’an-ı Kerim Okumak


Sual: Sûre veya âyetleri ezberden okumak mı, yoksa Mushaf’a bakarak okumak mı daha sevabdır?
CEVAP
Mushaf’a bakarak okumak, ezberden okumaktan daha sevabdır. Namazda okumak ise, Mushaf’a bakarak okumaktan da sevabdır. (Kitab-üt-tibyan)
İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Namazda okunan Kur’an, namaz dışında okunan Kur’andan daha hayırlıdır.) [Hazinet-ül-esrar]
(Ümmetimin yaptığı ibadetlerin en kıymetlisi, Kur’an-ı kerimi, Mushaf’a bakarak okumaktır) [Şir’a şerhi]
Hazret-i Ali buyurdu ki: Namazda okunan Kur’an-ı kerimin her harfi için yüz sevab verilir. Namaz dışında abdestli okuyunca, her harfi için yirmi beş sevab, abdestsiz okuyunca, on sevab verilir. Yürürken ve iş yaparken okuyunca, sevabı daha az olur.
Bilen kimsenin, mânâsını düşünerek bir âyet okuması, başka şey düşünerek, bütün Kur’anı hatmetmesinden daha çok sevabdır. (Şir’a şerhi)
Kur’an-ı kerimi okumadan önce, Allahü teâlânın büyüklüğünü, kimin sözü olduğunu düşünmeli. Mushaf’a dokunmak için temiz el lazım olduğu gibi, onu okumak için de temiz kalb lazımdır. Allahü teâlânın büyüklüğünü bilmeyen, Kur’an-ı kerimin büyüklüğünü anlayamaz. Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamak için de, Onun sıfatlarını ve yarattıklarını düşünmeli. Bütün mahlûkatın sahibi, hâkimi olan bir zatın kelamı olduğunu düşünerek okumalı. Okurken başka şeyler düşünmemeye çalışmalı. (Kimya-i Saadet)

25 Ekim 2010 Pazartesi

Mevlid Okutmak

Sual: İmam-ı Rabbani hazretlerinin, (Mevlid okutmak, mevlid cemiyetleri tertip etmek ve ilahi okuyup dinlemek uygun değildir) dediği doğru mudur?
CEVAP
Hayır. Nağmeli okunmasını, dine aykırı teganni yapılarak, şarkı söyler gibi okunmasını, yani günah işlenerek yapılmasını uygun görmüyor. Mesela günümüzde olduğu gibi, çalgı aletleriyle ve kadın erkek karışık mevlid okutmak da doğru değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kur'an-ı kerimi, kasideleri [ilahileri] ve mevlidi güzel sesle okumak caizdir. Haram olan, nağme yapmak, yani sesi musiki perdelerine uydurmaktır ki, harfler değişmekte, mana bozulmaktadır. Bunları, nağme yapmadan ve Allah rızası için okumak şartıyla güzel sesle okumak caizdir, fakat dinlerini kayırmayanlar, bu şartları gözetmeyeceklerinden, buna da müsaade etmemek, bu fakire daha uygun geliyor. (3/72)





Mevlid Okuturken Günah İşlemek:

Sual: S. Ebediyye’de, Mektubat-ı Rabbani’den alınan bir mektupta, (Zamanımızın Müslümanları, farzları bırakıp, nafile ibadetlere sarılıyor. Nafile ibadetleri yapmaya [mesela, kadın erkek karışık olarak mevlid okutmaya, cami yapmaya, sadaka ve hayrat yapmaya] ehemmiyet verip, farzları hafif ve ehemmiyetsiz görüyorlar) deniyor. Kadın erkek karışık mevlid okutmak günah iken, niye nafile ibadetler arasında sayılıyor?
CEVAP
Nafile ibadetler arasında sayılmıyor. S. Ebediyye’nin birçok yerinde, kadın erkek karışık mevlid okumanın günah olduğu bildiriliyor. Burada, farzın önemi anlatılırken, mevlid okutmanın nafile ibadet olduğu bildiriliyor. Farzı bırakıp nafileyle meşgul olmanın yanlışlığı açıklanırken, üstelik bir de kadın erkek karışık yapılarak, haram karıştırıldığı vurgulanıyor. Yani haram işlenmeye nafile ibadet denmiyor.

Âdem ( ا د م ) Olmak…

    Âdem ( ا د م ) Olmak… Adam Olmak...
    Âdem ( adam ) olmak, bir iddiadır. Her iddia da bir ispat/bir bedel ister. Âdem olmanın bedeli, Arapça yazılışında âdeta simge hâlinde gösterilmiştir. Bu yazılışı mercek altına aldığımızda, bu hakikati daha yakından görürüz. Âdem bir elif ( ا ), bir dal ( د ) ve bir mim ( م ) harfinden oluşur. Birçoğumuzun bildiği gibi bu harfler, Âdem kelimesinde namazın simgesidirler.
    Elif ( ا ); kıyamı, dal ( د ); rükûyu ve mim ( م ) de secdeyi imler. Bu basit yazılımın bize gösterdiği hakikat şudur: Ey âdemoğlu! Âdem olmak istiyorsan, kul olmak zorundasın. ALLAH’ın karşısında esas duruşa geçmek zorundasın.
    Kıyam, rükû ve secde… İşte insan(âdem) olmanın anahtarları… ALLAH karşısında esas duruşa geçmek, eğilmek ve secdeye gitmek… İblis, bunları yapmadığı için şeytan oldu. Sureta insan olanlar da bunlardan kaçındığı için âdem olamıyorlar/olamayacaklar…
    Âdem olduğunu söyleyen her kişi, önce esas duruşa geçecek, sonra eğilecek, sonra secdeye kapanacak ve insanlığa( er kişiliğe) adımını atacaktır. Burada eğilmek, alçalmanın değil, yücelmenin işaretidir. Bunlar da semboldür ve bunların da içinin hakkıyla doldurulması gerekir. Her kıyam, rükû ve secde ferdî hayatta doğruluk ve dürüstlüğe, güvene, şefkate, vicdana, merhamete, sevgiye vb.; cemiyet hayatında da dayanışmaya, yardımlaşmaya, kardeşliğe, adalete, özgürlüğe vb. değerlere karşılık gelmelidir.
    İçi boş bir kıyam, bir rükû ve bir secdenin de bir anlamı ve karşılığı olmayacaktır. Âdem iddiası, hayat boyu ispat edilmesi gereken zor bir iddiadır. Hatta dünya hayatını âdemleşme veya âdemleşememe serüveni olarak da adlandırabiliriz. Kimi, iddiasını ispatlayacak, kimisi böyle bir iddianın farkına bile varamayacaktır.
    Görünen o ki, birçoğu bu iddiayı kaybetmekle karşı karşıyadır. RABBİMizin birçok ayetinde de belirttiği gibi insanların birçoğu akıllarını kullanmamaktadır.
    Âdem ( adam-insan ) olma meselesi, söylem planında kolay, eylem planında zor bir mesele olarak karşımızda hayatiyetini sürdürmeye devam ettirmektedir. 
    Eyüp YILDIRIM

İnsanların Kısımları


Sual: İnsanlar ilim, inanç ve ahlak bakımdan kaç kısma ayrılıyor?
CEVAP
İman yönünden insanlar ikiye ayrılır:
1- Müminler: Müslüman olanlar.
2- Kâfirler: Müslüman olmayanlar.
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İnsanlar, mümin ve kâfir diye iki kısma ayrılır.) [Taberani]

Müminler de ikiye ayrılır:
1- Ehl-i Sünnet olanlar:  
2- Bid’at ehli: Ehl-i Sünnet olmayanlar   

Ehl-i Sünnet olanlar da ikiye ayrılır:
1- Salihler: İbadetleri yapıp, günahlardan kaçanlar.
2- Fâsıklar: Açıktan herhangi bir günahı işleyenler.

Bid’at ehli olanların da, 72 fırkaya ayrıldığı hadis-i şerifle bildirilmiştir. Meşhur üç tanesi şunlardır:
1- Mutezile: İtikatları bozuktur. Hayra da şerre de Allah karışmaz, ikisini de kul yaratır derler. Bir kısmı küfre girmiştir. Vehhabilerin bazı inanışları mutezileye benzer.
2- Cebriye: Hayrı da şerri de Allah zorla işletir derler.
3- Şia: İlk üç halifeye ve Cennetlik olan Eshab-ı kirama düşmanlık beslerler. Bazı inanışları Mutezileye benzer. Rafızi gibi aşırı olanları da vardır. Hattâ Hazret-i Ali için tanrı diyenler de bu fırkanın içindedir.
Bid’at fırkaları arasında, mezhepsiz Müslümanlar türemiştir. Bunların itikatları bazen Mutezileye, bazen Cebriyeye, bazen de Şia’ya benzer. Belli bir ilkeleri yoktur.
Ehl-i Sünnet itikadına uymayan kimseye ve dinde olmayan bir şeyi, ibadet olarak yapana bid’at ehli denir.
Doğru yoldan ayrılana, sapık denir.
Dini olmayana dinsiz, mezhebi olmayana da mezhepsiz denir.
Başka dinden iken, Müslüman olana dönme denir.

Kâfirler de iki kısma ayrılır:
1- Ehl-i kitap: Bunlar Yahudi ve Hristiyanlardır.    
2- Kitapsız kâfirler.

Kitapsız kâfirler de çeşitli kısımlara ayrılır:
1- Müşrikler: Allah’a ortak koşan ve puta tapan kâfirler,
2- Ateistler: Allah’a, Peygamberlere ve ahiret gününe inanmayan kâfirler,
3- Deistler: Bir yaratıcı var dedikleri halde, hiç bir dine ve peygambere inanmayan kâfirler,
4- Münafıklar: Müslümanları aldatmak için Müslüman görünen kâfirler,
5- Mürtedler: Müslümanlıktan ayrılıp, kâfir olanlar,
6- Mülhidler: Kendini samimi Müslüman bildiği halde, âyet ve hadise kendi görüşü ile mana vererek, imanı bozulup küfre düşen kimseler,
7- Zındıklar: Münafık gibi inancını gizleyip, İslamiyet’i yıkmak için çalışan sinsi kâfirler.

İman bakımından insanların çeşitlerini bildiren bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, insanları üç kısım olarak yarattı:
1- Hayvanlar gibi olanlardır. Allahü teâlânın, “Onların kalbleri var, ama anlamazlar; gözleri var, görmezler; kulakları var, işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdır” buyurduğu kişilerdir.
2- Bedenleri insan bedeni ise de, ruhları şeytan ruhu gibi olanlardır.
3- Allah’ın himayesinden başka himayenin olmadığı günde, onun himayesine sığınan müminlerdir.) [Hakîm]

İnsanlar rızkı kazanmada inanç yönünden beşe ayrılır:
1- Rızkın yalnız çalışmaktan geldiğine inananlar. (Kâfirler)
2- Rızkın hem Allah’tan, hem de çalışmaktan geldiğini sananlar. (Müşrikler)
3- Rızkın Allah’tan geldiğini bildiği halde, ya vermezse diye endişeye düşenler.(Münafıklar)
4- Rızkın Allahü teâlâdan geldiğini bildiği halde, çalışırken Allah’a asi olanlar.(Fâsıklar)
5- Rızkın Allah’tan geldiğine ve çalışmanın, sebebe yapışmak olduğuna inananlar. Çalışırken, Allahü teâlâya asi olmayanlar. (Salih müminler)

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
İnsanlar kendileriyle münasebet kurma yönünden üç kısma ayrılır:
1- Gıda gibi olanlar: Her zaman gereklidir.
2- İlaç gibi olanlar: Bazen ihtiyaç duyulur.
3- Hastalık gibi olanlar: Bunlara ihtiyaç duyulmasa da, gelip musallat olurlar. Bunlardan kurtulmak için, idare edilmeleri gerekir.

Yine İmam-ı Gazali hazretleri, insanları ahlak bakımından üçe ayırıyor:
1- Yiyip içmek ve zevk etmekten başka bir şey bilmeyenler.
2- Hilekâr ve ikiyüzlü olup etrafındakileri aldatanlar ve onlara zulmedenler.
3- Güzel ahlak sahibi olan hakiki Müslümanlar.

Bilgi yönünden de insanlar dört gruba ayrılır:
1- Bildiğini bilen, [İyi kimseler]
2- Bildiğini bilmeyen, [İkaza, muhtaç olanlar]
3- Bilmediğini bilen, [Haddini bilenler]
4- Bilmediğini bilmeyen. [Zararlı kimseler]

24 Ekim 2010 Pazar

Karabasan Nedir ?


Sual: Karabasan nedir?
CEVAP
Karabasana, tıpta uyku felci deniyor. Doktorlar, kan dolaşımındaki düzensizliklerden ve psikolojik gerginliklerden kaynaklandığını bildirip şöyle diyorlar: Uyku sırasında, fizyolojik bir felç durumu olur, kaslar çalışmaz. İnsan, uykudan uyanınca hareket edemez, ses çıkaramaz. Sanki üstümüzde bir ağırlık varmış gibi, üstümüze biri çullanmış gibi olur. Az sonra kendiliğinden geçer.
Karabasandan kurtulmak için yatarken yatağa abdestli girmeli, Euzü Besmele okuyarak sağ yanı üzerine kıbleye karşı yatıp, sağ avucu sağ yanağın altına koymalı. Âyet-el kürsi, üç İhlas, sonra Fâtiha ve birer defa iki Kul euzü’yü okumalı. Sonra üç defa (Estağfirullahel azîm ellezî lâ ilâhe illâ hü) okuyup, üçüncüsüne (el-hayyel kayyume ve etûbü ileyh) ilave etmelidir. Daha sonra da on kere (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah) okuyup, onuncusuna (hil aliyyil azîm ellezî lâ ilâhe illâ hü) ilave etmelidir.
Li ilafi’yi [Kureyş sûresini] gece yatarken 11 defa okumalı.
Aşağıdaki hadis-i şeriflerde bildirilen duaları okumalıdır:
(“Bismillâhillezi lâ yedurru me’asmihi şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semi’ul alîm” duasını sabah 3 kere okuyana, akşama kadar; akşam okuyana da, sabaha kadar hiç bela gelmez.) [İbni Mace]
(“Euzü bikelimâtillahittâmmâti min şerri mâ haleka” duasını okuyana, o yerden kalkıncaya kadar, hiçbir şey zarar veremez.) [Müslim]
Âyât-ı hırzı da kırk günden fazla okumalı ve hep yanında taşımalı.
Bir doktora giderek, anksiyete [korku] hapları almak da faydalıdır.