31 Ocak 2011 Pazartesi

Kadir Gecesinin Önemi


Sual: Kadir gecesinin önemi nedir?
CEVAP
Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan en kıymetli gecedir. Kadir Gecesi, bu ümmete mahsustur. Başka peygamberlere böyle faziletli bir gece verilmemiştir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, Kadir gecesini ümmetime hediye etti, başka ümmete vermedi.) [Deylemi]
Resulullah’a, kendisinden önceki insanların ömürlerinin ne kadar olduğu bildirilince, kendi ümmetinin ömürlerini kısa buldu, uzun ömürlü olan diğerlerinin işledikleri salih amelleri işleyemezler diye düşününce, Allahü teâlâ Ona bin aydan hayırlı olan Kadir gecesini ihsan etti. Allahü teâlâ, (Kadir gecesi senin ve ümmetinindir) buyurup Habibini ferahlandırdı. (İ. Malik)
Resulullah efendimiz, (Benî İsrail peygamberlerinden 80 yıl hep ibadet eden oldu) buyurunca, Eshab-ı kiram hayret etti. Cebrail aleyhisselam gelip, (Ya Resulallah, ümmetin o peygamberlerin, [diğer işlerin dışında] 80 yıl hep ibadet etmesine şaşıyorlar. Allah sana ondan iyisini verdi) diyerek, (Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır) mealindeki âyeti okudu. (Rıyad-ün-nasıhin)
 İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sevabını Allah’tan umarak, Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolur.) [Buhari]
(Kadir gecesinde, bir kere Kadir suresini okumak, başka zamanda Kur’an-ı kerimi hatim etmekten daha sevabdır. Kadir gecesinde bir Sübhanallah, bir Elhamdülillah, bir La ilahe illallah söylemek 700 bin tesbih, tahmid ve tehlilden kıymetlidir. Bu gece koyun sağımı müddeti kadar [az bir zaman] namaz kılmak, ibadet etmek, bir ay bütün geceleri sabaha kadar ibadet etmekten daha kıymetlidir.) [Tefsir-i Mugni]
Resulullah, Kadir gecesinde, (Allahümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbül afve fa’fü annî) duasını okurdu. (Ya Rabbi, sen affedicisin, kerîmsin, affı seversin, beni de affeyle) demektir.

Ramazan ayının 27. gecesi


Sual: Kadir gecesinin 27. gece olduğu kesin midir?
CEVAP
Hayır, kesin değildir, fakat bu geceyi yani ramazan-ı şerif ayının 27. gecesini ihya etmek çok sevabdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kadir gecesini ramazanın son on gününde arayın!) [Müslim]
(Kadir gecesini, ramazanın son on gününün 21, 23, 25, 27 ve 29 gibi tek gecelerinde veya ramazanın son gecesinde arayın! Sevabını umarak Kadir gecesini ibadetle geçirenin günahları affolur.) [İ. Ahmed]
(Kadir gecesi ramazanın 27. gecesidir.) [Ebu Davud]
İmam-ı a'zam hazretleri, Kadir gecesinin, ramazanın 27. gecesine çok isabet ettiğini bildirmiştir. (Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihya eden, Kadir gecesini ihya etmiş gibi sevab kazanır) hadis-i şerifini düşünerek, sık sık vaki olan 27. gece ihya edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevaba kavuşulur. Kadir gecesini soran bir zata, Peygamber efendimiz, (Bu yıl Kadir gecesi ramazanın ilk gecesiydi, geçti. 27. geceyi ihya et! Ramazanın 27. gecesini ihya edene, vücudundaki kıllar sayısınca, hac, umre, şehid ve gazi sevabı verilir) buyurdu. Hazret-i Âişe validemiz de, (Resulullah, ramazanın son on gününde çok ibadet ederdi) buyuruyor. [V. Necat]

Şefaat Kime Haram?


Sual: Peygamber efendimizin, zina ve içki gibi büyük günah işleyenlere de şefaat edeceğine dair hadisleri vardır, fakat(Sünnetimi terk edene şefaatim haramdır) buyuruyor. Sünneti terk etmek, zinadan ve içki içmekten de mi daha büyük günahtır? Bazı hocalar da, (Büyük günah olmasına rağmen, farzı terk edene şefaat vardır, fakat sünneti terk edene şefaat yoktur) diyorlar. Farz namazı kılmayarak büyük günah işleyene şefaat var da, niye sünnet namazı kılmayana şefaat yoktur?

CEVAP
Yanlış söylüyorlar. Her çeşit büyük günah işleyene şefaat vardır. Sünnetleri terk etmek büyük günah da değildir. Sağdan başlamak, camiye sağ ayakla girmek, tuvalete sol ayakla girmek, sakal bırakmak, sarık sarmak gibi birçok sünnet vardır. Bu sünnetleri terk etmek günah olmadığı için, günah olmazsa, şefaat de söz konusu değildir. Çünkü (Büyük günahı olmayanın şefaate ihtiyacı yoktur) buyurulduğu Tirmizi’de bildirilmektedir.
Şefaat büyük günahlar içindir. O hadis-i şerifte bildirilen sünnetten kasıt İslamiyet’tir. Yani (İslamiyet’i terk edenlere şefaat etmem) demektir. (Şerh-i hadis-i erbain, Şir’a)
İslamiyet’i terk eden kâfirdir. Kâfire şefaat olmaz. İmanı olan ne kadar büyük günah işlerse işlesin şefaate kavuşur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenler içindir.) [Nesai, Tirmizi, ibni Mace, Ebu Davud]
(Büyük günah işleyip imanla ölen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]
(Her peygamberin müstecab [makbul] bir duası vardır. Her peygamber o duasını dünyada iken yaptı. Ben ise bu duamı ümmetime şefaat etmek için saklıyorum. Kıyamette ümmetimden şirk üzere ölmeyen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Muvatta]
(Ben şefaatimi ümmetimden büyük günah işleyenlere sakladım. Siz o şefaatin, takva ehli ve itaatkâr kimseler için olduğunu mu sanıyorsunuz? Benim şefaatim günahla kirlenmiş müminler içindir.) [İhya]
Herhangi bir sünneti işlemeyene şefaat yoktur demek, yukarıda bildirildiği gibi dinimize aykırıdır. Nakli esas almayanların sözüne itibar etmemelidir.

Şehit Olmayı istemek


Sual: Şehit olmayı istememek münafıklık alameti deniyor. Şehit olarak ölmek sıkıntılı bir şey değil mi? Niye şehit olarak ölmeyi istemeliyiz?
CEVAP
Şehit olmak denince hemen, alnından kurşunlanarak ölmek anlaşılmaz. Yatağında ölen de şehit olabilir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâdan, ihlâsla şehidlik isteyen, yatağında ölse de şehid olur.) [Müslim]
(Şehidlerin çoğu yatakta ölür.) [İ. Ahmed]
Alnından kurşun vurularak ölse de, uçaktan düşse de, şehit acı duymaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şehid, ölüm acısı duymaz.) [Beyheki]
Acı duymayınca nasıl ölürse ölsün fark eder mi hiç? Şehit olarak ölenin bütün günahları affolur ve Cennete girer. O hâlde şehit olarak ölmek için hep dua etmeliyiz.

En Büyük Günah

Sual: En büyük günah nedir?
CEVAP
En büyük günah, Allahü teâlânın gazabına sebep olan günahtır. Bunu da insan bilemez. Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Onun için her günahtan kaçınmalı. Belki bizim küçük sandığımız bir günah, Onun gazabına sebep olabilir. Âlimlerimiz buyuruyor ki:
En büyük günah, bid’at itikadında olmaktır. Doğru iman bilgileri öğrenilmezse, yani iman bozuksa, yaptığı ibadetlerin hiç kıymeti olmaz.
En büyük günah, günahı bilmemektir. Ondan daha büyük günah ise, günahı ibadet olarak yapmaktır. Bid’at işleyenler böyledir. Bid’ati, dinin emri gibi yapar.
En büyük günah, kalb kırmaktır.
En büyük günah, kibirdir.
En büyük günah, gıybettir.
En büyük günah, namazı özürsüz kazaya bırakmaktır. Namaz kılmamak, diğer bütün günahlara yol açacağı için, en büyük günah namaz kılmamak denebilir. Namaz kılan, diğer günahlardan korunur. Çünkü Kur’an-ı kerimde, namazın bütün kötülükleri önleyeceği bildiriliyor.
Büyük günahlarla ilgili hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
(En büyük günah, katillik, ana babaya zulüm, yalan yere şâhitliktir.)[Deylemi]
(En büyük günah, yalan yere yemin etmektir.) [Buhari]
(En büyük günah, dünya sevgisidir.) [Deylemi]
(Dünya sevgisi, bütün günahların başıdır.) [Beyheki, İbni Ebi-d-dünya]
(En büyük günah, zinadır.) [İbni Ebi-d-dünya]
(En büyük günah, içki içmektir.) [Taberani]
(En büyük günah, Allah hakkında suizan etmektir.) [Deylemi]
(En büyük günah, haksız yere, bir Müslümanın malını almaktır.) [Taberani]
(En büyük günah, faiz, iffetli kadına iftira, yetim malı yemektir.) [Taberani]
(En büyük günah, kişinin, geçimi kendisine ait olanları ihmal etmesidir.)[Müslim]
(En büyük günah, kişinin borcunu ödemek için mal bırakmadan ölmesidir.) [Ebu Davud]
(Gıybet zinadan da büyük günahtır. Zinadan tevbe edeni Allahü teâlâ affeder. Gıybet edilen, gıybet edeni affetmedikçe, affolmaz.) [Taberani]
(Livata yapan mel’undur.) [İ. Ahmed]
(Vasiyette vârislerden birini zarara sokmak büyük günahtır.) [İbni Cerir]
(Avret yerlerini açmak büyük günahtır.) [Hâkim]
(Bir Müslümanın kalbini kırmak, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.) [R. Nasıhin]
(Küçük günaha devam etmek, büyük günah olur.) [İ. Asakir]
(Şu yedi büyük günahtan kaçının: 1- Allah’a şirk koşmak, 2- Büyücülük, 3- Katillik, 4- Harpten kaçmak, 5- Yetim malı yemek, 6- Faizcilik, 7- Namuslu kadına iftira etmek.) [Taberani]
(İlmi gizlemekle yapılan hıyanet, malda yapılan hıyanetten daha büyük günahtır.) [Ebu Nuaym]
Hadis-i şeriflerde, suali soranların hâllerine uygun, çeşitli cevaplar verilmiştir. Bazısı için zina, onun felaketine sebep olur, bazısı için de içki sebep olabilir. Günahın büyüklüğü, kişilerin hâllerine ve zamana göre değişiyor.

Zaruret nedir?

Sual: Dört hak mezhebin hepsinde de, gusülde ağzın içini yıkamak farz olsaydı, dolgu dişi olan ne yapacaktı?
CEVAP
Zaruret, başka çare bulamamak demektir. Buradaki zaruret, başka mezhebi taklit etme imkânı olmayan hâldir. Dört mezhepte de ağzın içini yıkamak farz olsaydı, dört mezhepten birini taklit imkânı olmadığı için zaruret olurdu. Zaruret olunca da taklit gerekmezdi. Fakat Mâlikî’de ve Şâfiî’de, gusülde ağzın içini yıkamak farz olmadığı ve bu iki mezhepten birini taklit etme imkânı olduğu için, dolgu zaruret olmaktan çıkar. Bu iki mezhepten biri taklit edilerek dinin emrine uyulmuş olur.
Zarurete bir örnek: Bir ihtiyaçtan dolayı başa saç ekilse, dört mezhepte de başı yıkamak farz olduğu için, başka bir mezhebi taklit imkânı yoktur. Taklit imkânı olmayınca zaruret olur. Zaruret olunca da gusle mani olmaz. Bu inceliği çok kimse bilmediği için, yanlış olarak (Diş dolgusu zarurettir, gusle mani olmaz) diyorlar. Başka hak bir mezhepte çıkış yolu olunca zaruret olmuyor. O mezhebi o konuda taklit edince de mesele kalmıyor.

Yatsı Namazının Vakti

Sual: Günde beş vakit namaz yok diyenler çıktığı gibi şimdi de, (Bugün yatsı ezanının okunduğu vakitte yatsı vakti bitmiş oluyor. Dört mezhebe göre de böyle iken, sonradan mezhepçiler yatsı vaktinin sabaha kadar devam ettiğini bildirdiler. Kitaba uyularak bu yanlışlık düzeltilmelidir) deniyor. Müslümanlar, 1400 yıldan beri yanlış mı namaz kılıyor?
CEVAP
Sanki din yeni ortaya çıktı. Peygamber efendimiz ve asırlardır gelen âlimler yatsıyı yanlış vakitte kıldı demek, yalan ve bir iftiradır. Bu konudaki âyetlere, hadislere ve İslam âlimlerinin bildirdiklerine bakalım:
İsra suresinin, (Güneşin kayması anından, gecenin kararmasına kadar ve sabah vakti namaz kıl) mealindeki 78. âyet-i kerimesinin aslında geçen, Dülûk-üş şems öğle ve ikindi, Gasak-ıl leyl akşam ve yatsı namazı, Fecr de sabah namazıdır. (Beydavi)
Kaf suresinin, (Güneşin doğuşundan ve batışından önce ve gece Rabbini tesbih et) mealindeki 39. ve 40. âyet-i kerimesindeki, güneşin doğuşundan önceki sabah namazı, güneşin batışından önceki öğle ve ikindi namazı, geceki de akşam ve yatsı namazıdır. (Beydavi)
Hud suresinin (Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl) mealindeki 114. âyet-i kerimesindeki gündüzün iki tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin yakın saatlerindeki namazlar da akşam ve yatsı namazlarıdır. (Medârik)
Bu âyet-i kerimeleri açıklayan hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
Mukaddimet-üs-salat, Tefsir-i Mazheri, Mizan-ı kübra, Halebi-yi kebir veTergib-üs-salat kitaplarındaki hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cebrail aleyhisselam Kâbe kapısı yanında iki gün bana imam oldu. İkimiz, fecr doğarken sabah namazını, güneş tepeden ayrılırken öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyu uzayınca ikindiyi, güneş batarken [battıktan sonra] akşamı ve ondan sonra şafak kararınca yatsıyı kıldık. İkinci günü de, sabah namazını, hava aydınlanınca, öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyunun iki katı uzayınca, ikindiyi bundan hemen sonra, akşamı oruç bozulduğu zaman, yatsıyı gecenin üçte biri olunca kıldık. Sonra “Ya Resulallah senin ve geçmiş Peygamberlerin namaz vakitleri budur. Ümmetin, beş vakit namazın her birini, bu kıldığımız iki vaktin arasında kılsınlar” dedi. Her gün beş kere namaz kılınması emrolundu.) [Tirmizî, Ebu Davud]
(Yatsıyı hava iyice kararınca kılın!) [Ebu Davud, Beyheki]
Hazreti Büreyde anlatır: Bir kimse, namaz vakitlerini sorunca, Resulullah,(Bizimle iki gün namaz kıl!) buyurdu. İlk gün, güneş batınca, akşamı kıldı, ufuktaki aydınlık kaybolunca yatsıyı kıldı. İkinci gün, akşamı ufuktaki beyazlık kaybolmadan az önce kıldı. Yatsıyı gecenin üçte biri geçtikten sonra kıldı. Sonra, o kimseye, (Namazların vakti böyledir) buyurdu. (Müslim, Tirmizî, Nesai)
(Namazın bir ilk bir de son vakti vardır. Akşam vaktinin evveli, güneşin battığı andır. Vaktin sonu da ufuktaki aydınlığın kaybolduğu andır. Yatsının vaktinin evveli, ufkun kaybolduğu andır. Vaktin sonu da gecenin yarısıdır.)[Müslim, Tirmizî]
İbni Abbas hazretleri anlatıyor: "Resulullah yatsıyı tehir ettiği gün, (Ümmetime meşakkat vermemiş olsam yatsıyı bu vakitte kılmalarını emrederdim) buyurdu.” (Buharî, Müslim, Nesai)
Muteber din kitaplarında da deniyor ki:
Hanefi’de yatsı namazının vakti, akşam şafakın kayıp olmasından sabaha [imsak vaktine] kadardır. (Halebî, Dürr-ül muhtar, Redd-ül muhtar, Dürer ve gurer, Hindiyye, Kâfi, Mecmua-i Zühdiyye)
Yatsının vakti, şafak aydınlığının kaybolmasından başlayıp, gecenin sonu demek olan, fecrin tuluuna kadar uzayan zamandır. (Nimet-i İslam)
Yatsı, şafak kaybolup karanlık başlayınca başlar. Son vakti ise, sabah vaktinin başlamasından öncedir. Yani fecr-i sâdıkın başladığı âna kadardır. (Riyad-ün nasihin)
Kudûrî'de yatsı namazını gecenin üçte birinden önce kılmalıdır denildi.Hulâsa'da yatsıyı, gecenin üçte birine kadar kılmak müstehab, gece yarısına kadar geciktirmek mubah, gece yarısından fecre kadar olan zamanda kılmak mekruhtur. (Şir’a şerhi)
Yatsı namazını gecenin üçte biri geçinceye kadar geciktirmek müstehabdır.(Hidâye)’de bildiriliyor ki: yatsı namazını gece yarısına kadar geciktirmek mubahtır.(Tergib-üs-salat)
Yatsı namazının vakti, İmameyn’e göre, işâ-i evvelden, yani batıdaki zâhirî ufuk hattı üzerinde, kırmızılık kaybolduktan sonra başlar. Diğer üç mezhepte de böyledir. (S. Ebediyye)