4 Ocak 2011 Salı

Din Kitaplarındaki Bozuk Tabirler

Bazı Din Kitaplarındaki Bozuk Tabirler


Sual: Dinimizi yeniden yorumlayarak değişiklikler yapmaya çalışan kitabın altı çizilen yerlere bir cevap verilebilir mi?

CEVAP
Bu kitap, dini öğretmek için yazılmamış, aksine önceki asırlarda yaşamış muteber Ehl-i sünnet âlimlerine karşı bir tepki, bir reddiye kitabıdır. Dinde reform istenmektedir. Önceki âlimlere karşı kin ve düşmanlıkla doludur. Eskiden yaşamış büyük âlimlere çamur, hattâ necaset atılmaktadır. Geçmişteki ve günümüzdeki reformcular övülmektedir.
Amel edilecek din kitabı deniyorsa da, ibadetlerin farzları, vacibleri, sünnetleri, müstehabları, müfsitleri, mekruhları ile günlük hayattaki haramlar, mekruhlar, sünnetler gibi şeyler kesinlikle yoktur. Bunu okuyan, hangi mezhebe göre abdest alacak, hangi mezhebe göre namaz kılacak? Kendi anlayışına göre mi hareket edecek? Yoksa kaynak verdiği Makdisî, Efganî, Kardavî, Şeriatî, İkbal gibi yamukları mı esas alacak?
Çok önemli konular olan feraiz, hayız ve nifas bilgilerine yer verilmemiş. Ya yazar bu konuları hiç bilmediği için transit geçmiş veya bunlar tarihseldir diyerek, feraiz bilgilerinin günümüzde geçerli olmadığını sanmıştır.
(Böyle önemli konuları niye yazmadınız?) diye soranlara, (Eski bilgileri yeni etiketiyle pazarlamak istemedim, eskiyi aynen anlatmak bilimsel değildir. Günün teknolojisine uygun yenilikler yaptım) diyor. Yenilikten kastı, mezheplerin hükmünü bir tarafa itip, kendi görüşüne uygun bir din meydana çıkarmaktır. Kitaptaki bazı ifadelere bakalım.

Kullanılan kelime ve tabirler:

Reformcu yazarın sık sık kullanıldığı kelimelerden bazılarının anlamları:

İslam literatürü:

İslam edebiyatı anlamında ise de, kasten İslam dini için kullanıyor. Literatür diyerek geçiştirmeye çalışıyor.

İslami görüş:

Dini hüküm için kullanıyorsa da, böyle söylemek küfürdür, çünkü İslamiyet görüş değildir, Allahü teâlânın bildirdiği hükümlerdir.

İslam düşüncesi:

Bu da İslami görüş demek gibi küfürdür. İslam âlimleri, (İnsanın, akıl, şuur, hafıza, görüş ve düşünce gibi yaratılmış olan sıfatlarını Allah’a vermek küfürdür) buyuruyorlar.

Kur’ani görüş:

Bu da İslami görüş, İslam düşüncesi gibi, dine aykırı bir ifadedir.

İslam felsefesi:

İslam felsefesi diye bir şey yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri, (İslam bilgilerinin ölçüsü, insan aklı, insanın düşüncesi değil, muhkem olan [manaları açık olan] âyet-i kerimeler ve hadis-i şeriflerdir) buyuruyorlar. Felsefe, din, ruh ve sosyal bilgi cahillerinin, bu bilgilerden, kendi kısa akılları ile ve zamanlarındaki bilimsel keşiflere göre anladıklarına, yani bozuk düşüncelerine denir. İslam âlimlerinin kitapları ise, ilim sahiplerinin, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden çıkardıkları bilgilerdir. İslam bilgilerine felsefe demek, pırlantayı cam parçalarına benzetmek gibidir. İslam âlimlerine felsefeci demek de, pırlantaya cam demek gibi olup, bu yüksek âlimlere hakaret etmek olur.

İslam filozofu:

Filozof, felsefeci demektir. Felsefe küfür olunca, filozof da kâfir olur. İslam filozofu yani İslam kâfiri demek çok yanlıştır. İslam filozofu denenlerin en meşhurları olan İbni Sina ve Farabi’nin kâfir olduklarını İmam-ı Gazalî ve İmam-ı Rabbanî hazretleri bildirmiştir. Lider durumundaki meşhurları kâfir olunca, diğerlerinin nasıl olacağını buradan anlamalıdır.

İslami gelenek:

İslamiyet’in hükümlerini sulandırmak, hafife almak, geçersiz olduğunu göstermek için böyle çirkin ifade kullanıyor.

Sünnî gelenek:

Ehl-i sünnetin icma ettiği hüküm anlamında kullanıyor. Hükmü basitleştirmek ve önemsiz hâle getirmek için gelenek tabirini kullanıyor.

Geleneksel İslam:

İslam dini, İslam şeriatı anlamında kullanıyor. Bunu önemsiz hâle getirmek için geleneksel tabirini kullanıyor.

Geleneksel taklit:

Müslümanların Ehl-i Sünnet itikadını ve dört hak mezhebi benimsemesini, yanlış bir taklit gibi göstermek için geleneksel taklit tabiri kullanılıyor.

Geleneksel İslam âlimleri:

Ehl-i Sünnet itikadını ve dört hak mezhebi bildiren Ehl-i Sünnet âlimlerini sıradan insanlar gibi göstermek maksadıyla geleneksel âlimler tabirini kullanıyor. Asr-ı saadetten beri, selefi dediği yamuklardan başka, hakiki hiçbir İslam âlimi gelmemiş gibi davranıyor, hiçbirinden nakil yapmıyor. Sadece yamuklardan alıntılar yapıyor, onları birer kahraman gibi gösteriyor, cilalayıp süsleyerek âlim diye önümüze sürüyor.

Geleneksel İslam kültürü:

İslam dini, İslam şeriatı için bunu kullanıyor. Bunu önemsiz hâle getirmek için geleneksel kültür tabirini kullanıyor.

Geleneksel İslam anlayışı:

İslam dini, İslam şeriatı anlamında söylüyor. Ancak bunu önemsiz hâle getirmek için, onların anlayışının geçersiz olduğunu bildirmek için geleneksel tabirini kullanıyor.

Geleneksel taklidî İslam:

Bu da aynıdır. Farklı tabirlerle Ehl-i sünnete saldırmak için geleneksel kelimesini kullanıyor.

Gelenekçi Müslüman:

Bunu dinine bağlı, Ehl-i sünnet Müslüman için söylüyor. Dindar tabirini kullanmaktan şiddetle kaçınıp, aklını kullanmayan körü körüne geleneklere uyan saf kimse anlamında kullanıyor.

Geleneksel din:

İslam dini, İslam şeriatı için bunu söylüyor. Dinimizi önemsiz hâle getirmek için geleneksel tabirini kullanıyor. Tıpkı sosyalistlerin, (Biz Müslümanlığa karşı değiliz, biz gericiliğe, türbana, namaza, hacca karşıyız) demeleri gibi, açıktan değil de dolaylı şekilde Müslümanlığa saldırılıyor. Sosyalistlerle aynı taktiği kullanıyor.

Kur’andaki din:

Şimdiki Müslümanlıkla Kur’an-ı kerimdeki Müslümanlığın farklı olduğu yalanını yutturmak için bu tabiri kullanıyor. Mezhepsizlerin hepsi Ehl-i sünnet düşmanıdır.

Uydurulan din:

Bu da İslamiyet için, özellikle Ehl-i sünnet için uydurulan çirkin bir yaftadır.

Atalar kültürü İslam:

Bu da İslamiyet için söyleniyor. Kur’ana uymayıp atalarının yolundan gidiyorlar demek istiyor. Geleneksel İslam'ı da aynı anlamda kullanıyor. Farklı kelimelerle Ehl-i sünnet Müslümanlığına saldırıyor.

İslamcı gençlik:

Hiçbir İslam âlimi, İslamcı, İslamcılık diye bir şey bildirmemiştir. Bu, bid’at bir tabirdir. Türkçe’de genelde -cı, -cu ekleri isim ve sıfat üreten bir ektir. İsim olarak, sütçü, balıkçı, şarkıcı gibi o işin ticaretini yapan kimseye denir. Sıfat olarak pilavcı, esrarcı, yıkıcı gibi kelimeler, o şeyi yiyene ve o işten zevk alana denir. İslamcı, dinci gibi kelimeler de bunlar gibidir. İslam’ı ve dini yiyip bitirmekle zevk alan veya onun ticaretini yapan kimse demektir. Bunun için de, dinci veya İslamcı olmamalı, sadece Müslüman olmalı. Müslüman kelimesi yerine başka şey uydurmamalı.

Modernist İslamcı:

Çağdaş Müslüman için kullanılıyor. İslamcı kelimesinin bid’at bir tabir olduğunu bildirmiştik. Modernist demekle, eskiden yaşamış İslam âlimlerini kabul etmeyen, İslamiyet’i çağa uydurmaya kalkan, kendisi gibi reformcuları anlatmak istiyor.

Geçmişi taklit:

Burada da İslamiyet’e, Ehl-i sünnete saldırılıyor. 14 asır önceki İslamiyet’i taklit ederek günümüzde de uygulanmasının yanlış olduğunu belirtmek için taklit kelimesini araya sokuşturuyor.

Dogma, dogmatik:

Dogma, belli bir görüşün tartışılmadan doğru olarak kabul edilmesidir. Allah ve Resulünün bildirdiklerini tartışmak, hiç kimsenin haddine değildir. Ehl-i sünnet âlimlerinin âyetle, hadisle ve icma ile bildirdiği esaslara dogma diye saldırmaktadır. Bunlara dogmatik görüş diyerek bir kalemde hepsini silip atıyor.

Klasik fıkhi yaklaşım:

Dinimizdeki dört delilden biri olan kıyas-ı fukaha tabirini sulandırmak, bunu delil saymayıp, fıkhî yaklaşım gibi yakışıksız bir sözle, fıkıh âlimlerinin verdiği fetvaları çürütmek için kullanılan bir ifade.

Statükocu:

Ehl-i sünnet Müslümana taktığı yaftadır. 14 asırdan beri gelen dini hükümlere sahip çıkan Müslüman’ı tenkit gayesiyle kullanmaktadır. Müslüman dini anlamda elbette statükocudur, dinine sahip çıkar. Dinini bozmak, değiştirmek isteyenlerle de meşru yollarla mücadele eder. Bilimsel anlamda ise, dine aykırı olmayan her türlü yeniliğe açıktır. Bozuk kitapta, hakla bâtıl karıştırılarak, Müslümanların her anlamda statükocu olduğu iftirası yapılıyor.

İtaat kültürü:

Bunu da Ehl-i sünnet Müslümanlar için söylüyor. (Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği hükümlere boyun eğen ahmak Müslüman) demek istiyor, hakaret ediyor.

Yaygın kanaat:

Bu da Ehl-i sünnet Müslümanlar için söylenen bir hakaret sözüdür. (Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği hükümlere inanan zavallı kimselerin kanaati) demeye getiriyor.

Kör taklit:

Kur’an ve Sünnet’teki hükümleri açıklayan Ehl-i sünnet âlimlerine inanmaya, onların yolundan gitmeye diyor. Âlimleri değil de, kendisini taklit etmeye deşuurlu taklit demek istiyor. Beni de taklit etmesinler diyorsa, bu kitabı niye yazıp her konuda görüşlerini bildiriyor?

Aşırı dindar:

Dinin emrine tam uyan Müslüman'ı tenkit için aşırı kelimesini ekleyerek, dindarlığı kötü göstermeye çalışıyor.

Katı sofu:

Bu da aynıdır. Burada tasavvufa da saldırı vardır.

Hadis materyali:

Bilinen hadis-i şerifler için kullanılan tabir bu. Hadis-i şeriflere karşı olduğunu gizlemek için bu tabiri kullanıyor.

Mezhepçilik:

Ehl-i Sünnet’e ve dört hak mezhebe saldırmak için, bölücülük anlamına gelen bu tabiri kullanıyor.

Değişim:

(Çağın gereklerine uygun olarak dinde değişime gidilmeli) diyerek, açıkça dinde reformu savunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder